Sütün yetiyor mu?
Aç kalıyor galiba? Biraz da mama mı versen? Kayınvalidelerden, arkadaşlardan
(artık nasıl arkadaşsa o), komşulardan hatta tanıyan tanımayan herkesten yeni
anneyi herhalde bunalıma sürüklemek için gelen aynı sorular, imalar. Arebesk
bir toplumuz neşeli, mutlu olaylar ilgimizi çekmiyor nerede bir sıkıntı, dert,
acı hepimizin gözü orada. E yeni anne mutlu, aylardır beklediği bebeğine
kavuşmuş hemen yapıştırıyoruz tabii bir sorun bulma umuduyla “Sütün yetiyor
mu?”
Hele ki bebeğiniz
emdikten sonra ağlasın veya biraz zayıf olsun hemen “Sütün az, biraz da mama
ver” diye tuttururlar. E peki vereyim dersen de yandın bu sefer de başka bir
grup “Her annenin sütü yeter sen kolaya kaçıyosun!”diye üstüne gelmeye başlar.
Başta bebek doysun diye illa ver denilen mamalar, birden bebeğe her türlü zarar
veren şeytan icadı tozlara dönüşür. Sanki onca doktor, bilim adamı bu mamaların
formülünü hazırlarken oturdu, çizgi filmlerdeki kötü kahramanlar gibi “ne
yapsak da şu bebeklere zarar versek” diye düşünüp sonunda bu mamaları yarattı.
Peki sütü bol bol gelenler rahat mı, onlara da “Daha ne kadar emzireceksin kaç
aylık oldu artık memeyi kes.”, “Zaten belli bir aydan sonra anne sütünün bir
faydası yok.” diye emzirmeyi bıraksın basklıları, inek benzetmeleri…
Doğuma kadar bu
meşhur süt yetti-yetmedi meselesinden haberim yoktu. Doğumdan sonra birkaç kişi
sormuştu “sütün çok mu?, yetitiyor mu?” diye ama ben ne demek istediklerini bile
anlamamıştım “nereden bilebilirim ki, ne kadar istiyorsa o kadar emiyor işte”
demiştim hep. Doğumdan on gün sonra bir rahatsızlık geçirdim ve bir ay sürecek
ilaç tedavisine başladım. Bu sürede anne sütü vermem yasaktı. Formül süte
geçtik (Aptamil 1). Ben de süt üretimim durmasın diye her öğünden sonra sütümü
sağıp dökmeye karar verdim. Ama planladığım gibi olmadı işler, zaten rahatsızım,
akşam mamalarını eşim veriyordu ben de sadece süt sağıp atmak için kalkmamaya
başladım. Sağdığım süt miktarı da azalmaya başladı tabii çünkü anne sütü
üretimi tamamen arz-talep dengesiyle yürüyor. Yani ne kadar sağılırsa veya
bebek ne kadar emerse o kadar yerine yeniden üretiliyor.
Bir ayın sonunda
tedavim tamamlandı, doktor artık emzirebilirsin dedi. Ben de zaten baştan beri
sinir olduğum mamayı rafa kaldırdım, emzirmeye geçtim. Nasıl hevesliyim,
emzirmeyi baştan beri sevmiştim bir aydır da hasretim. Sandım ki aynı mamadaki
gibi düzenli 2-3 saatte bir kalkacak 15 dakika emzireceğim sonra hop yine
uykuya dalacak. Kazın ayağı öyle değil, saatlerce emer uyumaz, hah uykuya daldı
dersin yatağa koyarsın ağlamaya başlar, ne uyumaya zaman bulabilirsin ne de
ağzına iki lokma birşey atmaya. Bir haftanın sonunda harap ve bitap düşerekten
doktor kontrolüne gittik ve gördük ki sadece 30 gram almış. Doktor da yeterince
kilo alamıyor tekrar mama desteğine geçelim dedi. Her gün üç kere, 20 dakika
emzirdikten sonra 60-90 cc mama tavsiye etti. O anda o kadar üzüldüm ki şimdi
dönüp bakınca kendimden utanıyorum. Ne hastalıklar, sıkıntılar, ne dertler var
dünyada bense “neden benim sütüm yetmiyor”, “yavruma yetemiyorum” buhranlarıyla
kendimi yıpratmışım.
Eve gelir gelmez
hemen internet başında başladım araştırmaya, süt nasıl arttırılır diye ve işte
böylece “Eyvah, sütüm yetmiyor!” fenomeniyle de tanışmış oldum. Forumlar,
bloglar, sayfa sayfa yazılar, bütün anneler endişeli hatta hamileler bile daha
doğurmadan sütüm yetecek mi ne yesem ne içsem de sütümü arttırsam derdine düşmüş. Bir süre kafayı bu
yazılara gömüp zaten düşük olan moralimi iyice dibe çektim. Sürekli ağlayan, üzülen,
emzirme aralarında da süt sağıcam diye az uyuyan ve sürekli sütü arttırdığına
inanılan şeyleri şifa niyetine tüketip duran bir anneye dönüştüm. Öyle ki artık
bebeğimden çok süte odaklanmıştım. Böye birkaç hafta daha geçti ve ikinci ay
kontrolüne gittik. Kızımın kilo alımı gayet iyiydi, sağlıklıydı, herşey süperdi
benim dışımda tabii. Herkes durumdan memnun gibiydi eşim , doktor, kızım...ben
hariç herkes. O anda fark ettim ki ben bu süt meselesini takıntı haline
getirmişim, sütümün az olmasını hazmedemeyip, bunu bir nevi “anne olarak
yeterli olmamak” veya “iyi bir anne olamamak”la eşleştirip, bu konuyu kendimce
bir hırsa dönüştürmüşüm.
Üçüncü ayda harıl
harıl sütlü tatlılar vs. tüketmeyi, süt arttıran yiyecekler meselesini bıraktım.
Canım ne istiyorsa onu yedim. Sağma konusunu da abartmadım. Sütü arttırmak için
her gün en az bir kez sağmaya çalıştım ama kendimi de harap etmedim. Sağamadığım
günler vicdan azaplarıyla kıvranmadım. Sürekli internetten bu konuyu okumayı da
bıraktım, bebek gelişimi ile ilgili başka konulara ilgimi yönlendirdim, daha
çok dinlenmeye çalıştım, her gün kısa süreliğine de olsa bebeğimi kanguruya (bkz.butik) atıp dışarı çıkmaya, dolaşmaya kafa dağıtmaya başladım. Bu arada kızım
da gittikçe daha az mama almaya başlamıştı, ben emzirdikten sonra teklif
ediyordum ama her geçen gün daha az içiyordu. Sağdığım süt miktarı da gittikçe
artıyordu. Ben de baktım sütüm artıyor, verdiğim mama miktarlarını yavaş yavaş
azalttım. Bu durum aslında çok hoşuma gidiyordu ama yine kaptırmayayım diye
üzerinde fazla durmamaya çalıştım.
İşte böyle böyle
yaklaşık bir buçuk ayda anne sütüm tekrar yetecek seviyeye geldi. Ha gelmeye de
bilirdi, hiç de sorun olmazdı. Bu durumdaki annelere yardım etsin diye çok
başarılı formül sütler var, bu çok büyük bir sektör ve her marka ürününü anne
sütüne en yakın hale getirmek için bilimsel çalışmalara her yıl milyonlarca dolar
harcıyor. Tabii ki anne sütü çok kıymetli ama süt için de kendimizi yıpratmayalım.Çünkü anne sütünden daha değerlisi anne sevgisi.